Geçenlerde kızımla pazara gittik. Domates alıyoruz, vatandaşın teki pazarcıya sordu “bahçe domatesi mi bu?” Pazarcı “Elbet abi” dedi. Adam o zaman “bana çatı domatesi ver” dedi. Kızımla ben bakışıp gülüştük. Adam “ domates bu ya bahçede ya tarlada yetişecek, siz pazar esnafının edebiyatına bayılıyorum böyle “ diye ekledi.
Dönerken kızıma anlattım eskiden sera domatesi olurdu. Tatsız güneş görmediğinden. Ondan ayırmak için pazarcılar “bahçe domatesi” derdi. Tabi şimdi teknoloji gelişti, sera domatesi eskisi gibi tatsız değil hatta bazen daha lezzetli ama o zamandan bu zamana “bahçe domatesi” veya “tarladan” ibaresi kaldı.
3 hafta kadar önce , basiretim bağlandı ve bir alt geçite girerken ne kadar alçak olduğuna aymayıp girdim. Çok yavaş olduğumdan port bagajdan gelen gürültüyü duyar duymaz frene bastım. Yavaşça geri çıktım sonuç bu idi.
Alt geçit ise bu
Çok canım sıkıldı. Oluşan zararı geçtim, port bagajı çok aramıştım. Bu tip uzun dar bagaj Türkiye’de üretilen bir model değil. Ancak yurt dışından getirmiş birisinden alabiliyorsunuz. Benim bagaj thule üretimi ve ikinci eli bile pahalıydı. Eve de 30 km var, bagajın içi dolu kamp malzemeleri ile. Eve ancak D100 karayolundan gidebilirim. Dedim ya canım sıkkın, yaktım dörtlüleri bagajdaki malzemeler uçmasın bari diye yavaştan yavaştan eve doğru yola çıktım.
Yolumun üstünde İzmit sanayisi var, oraya girip tampon tamir eden bir iki tamirhaneye sordum kaça olur diye. İkisi de “bu tamir olmaz” dedi. Olmazdı, ama kırıkları kaynattırmak istersem 1000 lira, tamir etmeğe müsait hale getirmek için 500 lira istediler. Her iki ücret de ödemek istediğimden fazla idi. Elbette, ben daha önce yaptığım 2500 liralık masrafın üzerine ekleyerek maliyet hesabı yapıyordum ve port bagajın maliyeti çok yükseliyordu.
Eve geldim. Hanım okuldan gelirken gördü durumu, o da üzüldü. İkimiz de seviyorduk port bagajın bize sunduğu imkanı. Canımız sıkıldığında çık bir yerlere, aç sandalyeleri ve masayı, demle çayı, çevreyi dinle, çayını iç muhabbetini et, huzuru bul.
Port bagaj fiyatlarına baktım, tipik ben ararken hep karaborsa fiyatına satılır. Neyse bunu tamir edeyim bari dedim. Olmaz ise en fazla emeğim ve biraz malzeme zayi olur.
İlk önce ayrılmış parçaları tel zımba ile birleştirdim. İlk yaptığımda bagajın dışından zımbalamıştım. Baktım arkasından daha kısa bacaklı tel ile zımbalayabiliyorum, dışardan olan telleri söküp içerden zımbaladım. Sonra ilkin iç cepheden sonra dış cepheden cam elyafı ve epoksi ile kapladım. Kopuk kaporta parçalarını dış cepheyi kaplamadan önce bir kaç kat elyaf ile doldurup epoksi sürdüm.
Sonra, elimde var olan plastik macunu ile boşlukları tesfiye ettim. Birleşme yerlerini de macun ile tesfiye edip zımparaladım. Macun konusuna biraz çekingen duruyordum. Kalın atılan macun, çalışan yüzeyde kırılıp ayrılma riski var. Gerçi ilk kez plastik tampon macunu kullanıyorum. Uzun vadede ne olur görmedim.
Nasıl boyayım derken bir arkadaş plasti dip sökülebilir sıvı plastik boya önerdi. Sıvı plastik atölyede vardı. Baktım iki tüp var. Aklıma yattığından plasti dip ile boyadım.
İlk tüp bitince ikinci tüpü açtım. Baktım meğer ise şeffaf renkmiş ve bana kapatmak için ikinci tüp siyah gerekli idi. Ertesi gün alırım diyerek o gün için paydos ettim. Ertesi gün , sanayi ve çevredeki diğer olası yerlere baktım ama yoktu. İnternet üzerinden sipariş verip beklemek istemedim. Bir de plasti dip boya tahmin ettiğim gibi çıkmadı. Kuruması uzun çekiyor galiba. Bagajı içeri alırken boya çizilmiş. Ben de Koçtaş’tan bagajın kendi renginde boya alıp siyahın üstüne attım.
Kaza sırasında, ara atkılar da bel vermişti. Arkadaşlarla yaptığım istişarede alüminyum atkının kanallarını kum ile doldurup düzeltmeğe karar verdim. Atkı markası Turtle, belki sadece atkıyı almak ucuza mal olur diye firmayı aradım. Sadece alüminyum parçayı almak istersem ikisine 300 lira dedi firma. Alüminyum toptancılarına baktım, sattıkları bir profil değil ama elimdeki numuneden boyunun bulsam bile 500-600 liraya mal olacağını söylediler. Turtle’nin yetkilisi ve alüminyum toptancısı, eğer kum koyarak düzeltirsem atkının mukavemetine zarar vermeyeceğimi teyid etti.
Sahile inip plajdan bir küçük kova kum aldım.
Atkının kanallarına kum doldurup basınçla dışarı dökülmesin diye atkı bağlantı aparatlarını geri taktım. Atkıyı iki tahta parçası ile yükseltip 3 işkence ile ilk önce bel verdiği yerin merkezinden diğer iki işkenceyi de merkezdeki işkenceye yakın aynı mesafeden sıkarak atkıları düzelttim.
Karşıdan bakınca hala bel vermiş gibi durması göz yanılması, hem sepet hem bagajın bir köşesi bağlantı ayaklarına bastığından hafif yukarda kalmakta. Böyle olunca merkeze doğru çukurmuş gibi görünmekte.
Bu arada, alüminyum sepetin bağlantı aparatının lamalarını alüminyumdan kesmiştim. Somun ve pullar galvanizli. Sökerken , alüminyum lamaya değen galvanizli parçaların paslandığını gördüm. Demekki, alüminyum ve çinko birbirini sevmiyor. Alüminyum lamaları ve diğer alüminyuma değen galvanizli parçaları boyayarak yalıttım. Bu yalıtımın galvanizli parçaları koruyacağını ümit ediyorum.
İş bitti, evet tamir ettim. Artık kaporta kırık değil. Hatta alttan bir kat, üstten iki kat epoksi ve cam elyafı ile orijinalinden çok daha sağlam oldu. Ama yüzey yeterince parlak olmadığı için dışardan dikkatli bakınca tamirli olduğu belli. Tampon tamiri yapan ustaların “ bu tamir olmaz” demelerindeki kastı anladım. Elimde macun olmasına rağmen kaportanın çalışması ile kırılır endişesinden tüm kapladığım yüzeyi macunlamamıştım, duruma göre eğer macun çektiğim yerde bir çatlama falan olmaz ise yaza doğru tüm tamirli yüzeye macun çekip boyayabilirim. Bakalım kış nasıl bir etki yapacak kaportaya. Su sızdırmazlığından en ufak endişem yok, ama rüzgar, yağmur, kar ve güneşin etkisinin ne olacağını bekleyip göreceğim.
Maliyeti: 3 metrekare dokuma elyaf, 1 litre kadar epoksi. 100 gram kadar plastik macun ve 3 tüp gri 1 tüp siyah boya. Siyah boyayı A101’den almıştım 10 lira. 3 tüp gümüş gri Koçtaştan 90 lira. Epoksi, elyaf ve macun daha önceden olduğundan şu anki fiyatlarını bilmiyorum.
Okuduğunuz için teşekkürler.
Ek: Plastik yüzeyi boyamak için plastik astarı atılmak zorunda boyadan önce. O astardan da daha önceden vardı. 3-4 sene önce plastik yüzeye boya ile bir şeyler yazmam gerekti. Bu astarı sürüp, üzerine akrilik boya attım. Boya deniz suyu, güneş ve doğanın diğer aşındırıcı ve yıpratıcı etkisine rağmen sapa sağlam. Burada da, elyaf kaplamadığım plastik yüzeye elimdeki astarı sıktım. Kendisi uygulamak isteyenleri yanlış yönlendirmemek adına ekledim
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Dönerken kızıma anlattım eskiden sera domatesi olurdu. Tatsız güneş görmediğinden. Ondan ayırmak için pazarcılar “bahçe domatesi” derdi. Tabi şimdi teknoloji gelişti, sera domatesi eskisi gibi tatsız değil hatta bazen daha lezzetli ama o zamandan bu zamana “bahçe domatesi” veya “tarladan” ibaresi kaldı.
3 hafta kadar önce , basiretim bağlandı ve bir alt geçite girerken ne kadar alçak olduğuna aymayıp girdim. Çok yavaş olduğumdan port bagajdan gelen gürültüyü duyar duymaz frene bastım. Yavaşça geri çıktım sonuç bu idi.
Alt geçit ise bu
Çok canım sıkıldı. Oluşan zararı geçtim, port bagajı çok aramıştım. Bu tip uzun dar bagaj Türkiye’de üretilen bir model değil. Ancak yurt dışından getirmiş birisinden alabiliyorsunuz. Benim bagaj thule üretimi ve ikinci eli bile pahalıydı. Eve de 30 km var, bagajın içi dolu kamp malzemeleri ile. Eve ancak D100 karayolundan gidebilirim. Dedim ya canım sıkkın, yaktım dörtlüleri bagajdaki malzemeler uçmasın bari diye yavaştan yavaştan eve doğru yola çıktım.
Yolumun üstünde İzmit sanayisi var, oraya girip tampon tamir eden bir iki tamirhaneye sordum kaça olur diye. İkisi de “bu tamir olmaz” dedi. Olmazdı, ama kırıkları kaynattırmak istersem 1000 lira, tamir etmeğe müsait hale getirmek için 500 lira istediler. Her iki ücret de ödemek istediğimden fazla idi. Elbette, ben daha önce yaptığım 2500 liralık masrafın üzerine ekleyerek maliyet hesabı yapıyordum ve port bagajın maliyeti çok yükseliyordu.
Eve geldim. Hanım okuldan gelirken gördü durumu, o da üzüldü. İkimiz de seviyorduk port bagajın bize sunduğu imkanı. Canımız sıkıldığında çık bir yerlere, aç sandalyeleri ve masayı, demle çayı, çevreyi dinle, çayını iç muhabbetini et, huzuru bul.
Port bagaj fiyatlarına baktım, tipik ben ararken hep karaborsa fiyatına satılır. Neyse bunu tamir edeyim bari dedim. Olmaz ise en fazla emeğim ve biraz malzeme zayi olur.
İlk önce ayrılmış parçaları tel zımba ile birleştirdim. İlk yaptığımda bagajın dışından zımbalamıştım. Baktım arkasından daha kısa bacaklı tel ile zımbalayabiliyorum, dışardan olan telleri söküp içerden zımbaladım. Sonra ilkin iç cepheden sonra dış cepheden cam elyafı ve epoksi ile kapladım. Kopuk kaporta parçalarını dış cepheyi kaplamadan önce bir kaç kat elyaf ile doldurup epoksi sürdüm.
Sonra, elimde var olan plastik macunu ile boşlukları tesfiye ettim. Birleşme yerlerini de macun ile tesfiye edip zımparaladım. Macun konusuna biraz çekingen duruyordum. Kalın atılan macun, çalışan yüzeyde kırılıp ayrılma riski var. Gerçi ilk kez plastik tampon macunu kullanıyorum. Uzun vadede ne olur görmedim.
Nasıl boyayım derken bir arkadaş plasti dip sökülebilir sıvı plastik boya önerdi. Sıvı plastik atölyede vardı. Baktım iki tüp var. Aklıma yattığından plasti dip ile boyadım.
İlk tüp bitince ikinci tüpü açtım. Baktım meğer ise şeffaf renkmiş ve bana kapatmak için ikinci tüp siyah gerekli idi. Ertesi gün alırım diyerek o gün için paydos ettim. Ertesi gün , sanayi ve çevredeki diğer olası yerlere baktım ama yoktu. İnternet üzerinden sipariş verip beklemek istemedim. Bir de plasti dip boya tahmin ettiğim gibi çıkmadı. Kuruması uzun çekiyor galiba. Bagajı içeri alırken boya çizilmiş. Ben de Koçtaş’tan bagajın kendi renginde boya alıp siyahın üstüne attım.
Kaza sırasında, ara atkılar da bel vermişti. Arkadaşlarla yaptığım istişarede alüminyum atkının kanallarını kum ile doldurup düzeltmeğe karar verdim. Atkı markası Turtle, belki sadece atkıyı almak ucuza mal olur diye firmayı aradım. Sadece alüminyum parçayı almak istersem ikisine 300 lira dedi firma. Alüminyum toptancılarına baktım, sattıkları bir profil değil ama elimdeki numuneden boyunun bulsam bile 500-600 liraya mal olacağını söylediler. Turtle’nin yetkilisi ve alüminyum toptancısı, eğer kum koyarak düzeltirsem atkının mukavemetine zarar vermeyeceğimi teyid etti.
Sahile inip plajdan bir küçük kova kum aldım.
Atkının kanallarına kum doldurup basınçla dışarı dökülmesin diye atkı bağlantı aparatlarını geri taktım. Atkıyı iki tahta parçası ile yükseltip 3 işkence ile ilk önce bel verdiği yerin merkezinden diğer iki işkenceyi de merkezdeki işkenceye yakın aynı mesafeden sıkarak atkıları düzelttim.
Karşıdan bakınca hala bel vermiş gibi durması göz yanılması, hem sepet hem bagajın bir köşesi bağlantı ayaklarına bastığından hafif yukarda kalmakta. Böyle olunca merkeze doğru çukurmuş gibi görünmekte.
Bu arada, alüminyum sepetin bağlantı aparatının lamalarını alüminyumdan kesmiştim. Somun ve pullar galvanizli. Sökerken , alüminyum lamaya değen galvanizli parçaların paslandığını gördüm. Demekki, alüminyum ve çinko birbirini sevmiyor. Alüminyum lamaları ve diğer alüminyuma değen galvanizli parçaları boyayarak yalıttım. Bu yalıtımın galvanizli parçaları koruyacağını ümit ediyorum.
İş bitti, evet tamir ettim. Artık kaporta kırık değil. Hatta alttan bir kat, üstten iki kat epoksi ve cam elyafı ile orijinalinden çok daha sağlam oldu. Ama yüzey yeterince parlak olmadığı için dışardan dikkatli bakınca tamirli olduğu belli. Tampon tamiri yapan ustaların “ bu tamir olmaz” demelerindeki kastı anladım. Elimde macun olmasına rağmen kaportanın çalışması ile kırılır endişesinden tüm kapladığım yüzeyi macunlamamıştım, duruma göre eğer macun çektiğim yerde bir çatlama falan olmaz ise yaza doğru tüm tamirli yüzeye macun çekip boyayabilirim. Bakalım kış nasıl bir etki yapacak kaportaya. Su sızdırmazlığından en ufak endişem yok, ama rüzgar, yağmur, kar ve güneşin etkisinin ne olacağını bekleyip göreceğim.
Maliyeti: 3 metrekare dokuma elyaf, 1 litre kadar epoksi. 100 gram kadar plastik macun ve 3 tüp gri 1 tüp siyah boya. Siyah boyayı A101’den almıştım 10 lira. 3 tüp gümüş gri Koçtaştan 90 lira. Epoksi, elyaf ve macun daha önceden olduğundan şu anki fiyatlarını bilmiyorum.
Okuduğunuz için teşekkürler.
Ek: Plastik yüzeyi boyamak için plastik astarı atılmak zorunda boyadan önce. O astardan da daha önceden vardı. 3-4 sene önce plastik yüzeye boya ile bir şeyler yazmam gerekti. Bu astarı sürüp, üzerine akrilik boya attım. Boya deniz suyu, güneş ve doğanın diğer aşındırıcı ve yıpratıcı etkisine rağmen sapa sağlam. Burada da, elyaf kaplamadığım plastik yüzeye elimdeki astarı sıktım. Kendisi uygulamak isteyenleri yanlış yönlendirmemek adına ekledim
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi